Dr. Işıl Acehan
Terör örgütleri yıllardır hem yurt içinde, hem de yurt dışında Türkiye’nin başındaki başlıca belalardan. 4 Mayıs’ta Boston’da teröristlerce katledilmesinin üzerinden 37. yıl geçen Türkiye’nin Fahri Konsolosu Orhan Gündüz’ün halen açıklığa kavuşturulamamış terörist saldırılardan birisi.
Fahri konsolosumuz Orhan Gündüz nasıl bir hayat yaşadı, neden teröristlerin hedefindeydi, şehit edildiği gün ve sonrasında ABD basınında neler yazılıp çizilmişti ve katiller neden halen ortada yok?
Orhan Gündüz kimdi?
Orhan Gündüz, 1942’de Emirgan’da doğmuş, Harp Okulu’nu bitirerek subay olmuş, Yüzbaşılığa yükselmiş ve 1954 yılında kendi isteğiyle ordudan ayrılmıştı. Sonrasında ticarete atılan Gündüz, ithalat-ihracat işleri yapıyordu. 1963 yılında ABD’ye göç etiğinde Boston yakınında bulunan Nahant Kasabası’na yerleşmiş, ertesi yıl Türk-Amerikan Kültür Cemiyeti’ni kurmuştu. 678 Massachusetts Avenue, Cambridge’de Topkapı isminde bir hediyelik eşya dükkânı da açmıştı. Evliydi ve iki oğlu vardı.
Boston’daki Türk toplumunun sevgisini kazanan Gündüz, onlar için bir baba haline gelmişti. Türkler’den Boston’a yeni gelen ve parası olmayanlara maddi yardım da sağlıyordu. Boston’ın yoğun Ermeni nüfusundan da çok yakın arkadaşları vardı, herkesin yardımına koşan birisiydi. 1971’de Fahri Konsolos olarak görev yapmaya başlamıştı. Herhangi bir ücret karşılığı olmayan bu konum bile, radikal Ermeni gruplarını rahatsız etmişti, Gündüz’ü hedefe almışlardı.
1970’lerde başlayan terör eylemleri
Ermeni terör örgütlerinin 1970’lerde başlayan saldırıları, ABD’de 27 Ocak 1973’te Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Muavin Konsolos Bahadır Demir’in şehit edilmesiyle ilk kez gerçekleşti ve maalesef 1990’lara kadar Türkiye yurt dışında 31 diplomatını şehit verdi. Ekim 1980’de, ASALA terör örgütü, Türkiye’nin New York’taki BM Misyonu’nu ve Hollywood, California’daki bir Türk seyahat acentesinin bombaladı.
Aynı ay Bel Air, Kaliforniya’da Türkiye başkonsolosunun evi JCAG (Adalet Komandoları) teröristleri tarafından bombalandı.
1981’in Haziran ayında, Türk halk dansları grubunun bir gösterisini engellemek için Anaheim (California) Kongre Merkezi’ne JCAG bir bomba yerleştirildi. Patlama sonrası gösteri iptal edildi. Altı ay sonra, bir başka bombalama, Türkiye’nin ABD Büyükelçisinin ziyareti arifesinde Beverly Hills’deki Türk konsolosluğuna büyük zarar verdi.
28 Ocak 1982’de Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan, işten eve giderken JCAG terör örgütü tarafından aracının içerisinde silahlı saldırıya uğrayarak vefat etti.
Namlu Orhan Gündüz’e çevriliyor…
İki ay sonra 22 Mart’da Orhan Gündüz’ün işyeri bombalandı. Saldırıyı yine JCAG üstlenmişti. Patlamada oldukça zarar gören, aynı zamanda konsolosluk işlerini yürüttüğü hediyelik eşya dükkânını Orhan Gündüz tamir edip işlerine devam etmişti ancak elbette hayatının tehlikede olduğundan da endişeleniyordu.
Telefonla gelen tehditler iyice artmaya başlamıştı ancak Gündüz, tüm tehditlere rağmen, fahri konsolosluk görevini ödün vermeden yürütüyordu. Görevi bıraksa bile terör örgütlerinin peşini bırakmayacağını düşünüyordu. İş yerinin bombalanmasından sonra telefonla tehditler almaya başlamış, evini koruması için Nahant’daki evine bir Alman kurdu almıştı.
4 Mayıs Salı akşamı iş yerinden evine doğru gitmekteyken, mavi eşofman giymiş ve güneş gözlüğü takmış bir kişi, Sommerville’de Orhan Gündüz’e aracında defalarca ateş etti. Olay yerinde yaşamını yitiren Gündüz’ün ilk inceleme raporunda en az 9 merminin isabet ettiği yazıyordu.
Katil, eşofmanını ve 2 silahı olay yerinin çok yakınında bırakıp kaçmıştı, görgü tanığının anlattığına göre 17-23 yaşları arasında bir erkekti.
Ronald Reagan’ın açıklaması
5 Mayıs’ta Beyaz Saray Basın Sözcüsü Vekili, Orhan Gündüz’ün katledilmesi hakkında Başkan Ronald Reagan’ın şu sözlerini aktardı:
“Başkan Reagan, Orhan Gündüz’ün alçakça bir suikasta kurban gitmesinden ötürü derin üzüntü içerisindedir. Federal kolluk kuvvetlerini, Massachusetts’deki yetkili yerel makamlarla işbirliği yaparak olayın sorumlularının yakalanması için harekete geçirmiştir.
Başkan, ABD hükümetinin terörist eylemlerde bulunan kişi ve gruplara hiçbir şekilde barınma sağlamayacağı konusunda kararlıdır. Türkiye Devleti ve Türk halkı bizim dostumuzdur ve biz de Konsolos Gündüz’ün vefatından dolayı onların yasını paylaşıyor, sorumluları lanetliyoruz.”
Saldırıyı, haber ajanslarını arayan JCAG üstlendi, ancak katiller hiçbir zaman yakalanamadı.
Orhan Gündüz’ün öldürülmesinden dolayı Türk ve Ermeniler büyük bir keder içerisindeydi
Gündüz’ün katledilmesinden sonra ABD gazetelerinin yazıp çizdikleri, Fahri Konsolosumuzun sadece Türklerin babası değil, Ermenilerin de yakın dostu olduğunu gösteriyordu. Boston Globe gazetesinde çıkan haber şöyle başlıyordu:
“Dün Boston ve civarının Ermeni ve Türk toplumları, Fahri Konsolos Orhan Gündüz’ün öldürülmesinden dolayı büyük bir keder içerisindeydi.” Ermeni ve Türklerle röportajlar gerçekleştiren gazeteci, Orhan Gündüz’ün Türk, Ermeni, Rum, hepsine yardımcı olduğunu, çok nazik, babacan ve cömert kişiliğinden bahsettiklerini, herkesin büyük bir üzüntü duyduğunu yazmıştı.
Eşi Meral Gündüz de, Orhan Gündüz’ün çok sayıda Ermeni dostu olduğunu, öldürüldüğü gece pek çok Ermeni’nin de evinde ağladığından emin olduğunu söylemişti. Röportaj veren arkadaşları, korktuklarından dolayı isimlerinin gazetede yer almasını istemediklerini, Gündüz’ün görev aldığı 1971’den beri tehdit edildiğini söylemişlerdi. Gündüz’ün eniştesi Orhan Kireç de, Boston’a ziyarete gittiğinde evlerine pek çok telefon geldiğini, bir-ikisini kendisinin açtığında küfür ve tehditler olduğunu, bunların ne olduğunu sorduğunda ise Gündüz’ün “Biz alışığız, hep yapıyorlar” dediğini söylemişti.
8 Mayıs Perşembe günü, dönemin Büyükelçisi Şükrü Elekdağ, Türk toplumu, ABD hükümetinin ve yerel yönetimlerin ileri gelenleri ile diğer ülke diplomatlarından pek çok kişinin de bulunduğu Gündüz’ün cenaze töreninde Türklerin üzüntü ve kızgınlığı ortadaydı. Cenaze namazı, yüksek güvenlik önlemleri altında New England’da bulunan Quincy Camii’nde kılındı ve Boston’da bulunan Forest Hills Mezarlığına defnedildi.
Gündüz, ABD’de yeterince korunuyor muydu?
Gündüz’ün katledilmesinden sonra, yeterince polis korumasının olup olmadığıyla ilgili belki de en çarpıcı bilgileri ismini açıklamayan bir Türk arkadaşları ve Gündüz’ün yakın arkadaşı, Pakistan Fahri Konsolosu Barry Hoffman vermişti. Özellikle iş yerinin bombalanmasından sonra telefonla pek çok tehdit alan Gündüz için neden daha fazla güvenlik önlemi alınmadığını soruyorlardı.
Halen Pakistan Fahri Konsolosu olarak görev yapmakta olan Hoffman, hem cinayetten sonra, hem de 2017’de verdiği röportajda, FBI’ın daha fazla güvenlik önlemi almış olması gerektiğini belirtmiş. “Konsoloslar olarak bulunduğumuz ülkede, hayatımıza kasıt varsa daha iyi korunma sağlanması gerekli. Bunun yaşanmış olmasından dolayı oldukça şaşkınım. Cinayetin önlenip önlenemeyeceğini merak ediyorum. FBI ne yapıyordu?” demiş. Orhan Gündüz’e bir revolver almasını önerdiğini, Gündüz’ün ise ‘ben tetikçi değil, iş adamıyım’ dediğini belirtmiş.
Temsilciler Meclisi üyesi Barney Frank ise, 1 Nisan’da FBI’a yazarak Orhan Gündüz için koruma istediğini, 28 Nisan’da ofis masasında bulduğu FBI’dan gelen cevabın, kendisinin Dışişleri Bakanlığı’na yazması gerektiği olduğunu belirtmiş. “Bunun ne demek olduğunu araştıracağım, Dışişleri Bakanlığı’nın Boston’da böyle bir yetkisi olması beni epey şaşırtır” demiştir.
Cambridge Polis Şefi Anthony Paolillo, Dışişleri Bakanlığı’nın kendisini aradığını, Gündüz’ün arabasını, iş yeri yakınında bulunan Polis garajına park etmesi için izin vermelerini istediğini söylemiş. Gündüz’ün Nahant’daki evinin polis gözetimi altında olduğunu da belirtmiştir.
Ayrıca MDC Polis Şefi Joseph Carli, Gündüz’e sürekli koruma sağlanamayacağını, sabah 8-9 arası, akşam da 18.30-19.00 arası koruduklarını belirtmiş. FBI Özel Ajanı Lawrence Gilligan ise, yabancı ülke vatandaşları söz konusu olduğunda FBI’ın müdahil olmasının sadece onlar yaralandıktan sonra gerçekleşebileceğini söylemiştir.
Göz göre göre gelen katliam engellenebilir miydi, katiller neden bulunamadı gibi ardında pek çok soru işareti bırakan terör eylemi, hafızalarımızda da halen tazeliğini koruyor.
The Boston Globe, 6 Mayıs 1982.
Milliyet, 8 Mayıs 1982.