Demirhan Erim yaklaşık 5 sene önce alışveriş merkezinde beklerken ‘’keşke sesime bir filtre koysam da çevremdeki arkadaşlarım beni duysaydı, böylece yakında olan arkadaşlarımı görebilirdim” diye düşünüyor. Ertesi gün bir arkadaşı köpeğini kaybediyor. Erim de “köpek şuan bir yerlerden geçiyor keşke herkese haber verebilsek bir filtre koysak köpeğe kolayca ulaşırdık” düşüncesi de aklına gelince neden böyle bir uygulama yok diyor ve hemen harekete geçiyor.
Demirhan Erim, ortağı Can Poyrazoğlu ile birlikte 2016 yılında uLouder’ı Delaware eyaletinde kuruyor. Çoğunluk Türkiye’den olmak üzere San Francisco, Porto, Londra, Toronto’nun da dahil olduğu dünyanın çeşitli bölgelerinden kullanıcılarla ciddi bir organik büyüme yakalıyorlar.
Eşiyle Boston’da yüksek lisansını tamamlayan Demirhan Erim, 2 buçuk milyar mobil iletişim platformu kullanıcısı ve yüzbinlerce iletişim uygulamasının bulunduğu pazarın merkezi California’ya taşınıyor.
uLouder, sen anlamındaki “u” ve daha sesli anlamındaki “Louder” kelimelerinin birleşmesi ile “sen daha seslisin” anlamına geliyor ve tüm global pazarları hedefliyor. Aynı bölgede bulunan kullanıcıların birbirleri ile etkileşimini sağlayan, lokal işletme ve bireylere dijital semtlerinde seslerini duyurabilme imkanı sunan mobil uygulamanın 75.000’i aşkın kayıtlı kullanıcısı bulunuyor.
Dijital muhtar olarak tanımlanan uygulamanın kurucusu Demirhan Erim ile uygulamanın ayrıntılarını konuştuk.
Öncelikle projeniz nasıl başladı?
2014 yılından bu yana yürüttüğümüz projemizi, 2016 yılında ABD’de şirketleştirdik ve ben her yıl iş görüşmeleri için San Francisco’ya seyahat ediyordum. Sevgili eşim ile geçtiğimiz sene evlenmemizin ardından Boston’a yüksek lisans eğitimi için geldik. Şimdi ise bu eğitimimizi San Francisco’da tamamlıyoruz.
Uygulamanız uLouder’dan bahsedebilir misiniz?
Çok kısaca uLouder; takipçi sistemi olmadan, aynı bölgedeki insanların ortak bir panoda iletişim kurmalarını sağlayan ücretsiz bir mobil uygulama. Afet bölgelerinde iletişim, kayıp duyuruları ve acil durumlarda çevreden doktor bulma gibi konularda topluma oldukça faydalı. Kullanıcılar, gördükleri paylaşımların kapsama alanını kendileri belirleyebiliyor, ancak en fazla 5 km kadar açabiliyorlar. İnsanların etrafında olan biteni duyabildiği, seslerini duyurabildikleri ve bulundukları toplumun (okul, mahalle, festival) otomatik olarak bir üyesi kabul edilebildikleri bir lokal medya platformu aslında.
Nasıl böyle bir uygulama yapmaya karar verdiniz?
Yaklaşık 5 sene kadar önce, İstanbul’da bir alışveriş merkezinde tek başıma beklerken sıkıldım ve çevrede çay kahve içebileceğim bir arkadaşım olup olmadığını kontrol etmek istedim. O zamanki popüler uygulamalarda çevremden kimseyi bulamadım, çünkü insanlarımız bir alışveriş merkezinde olduğunun yer bildirimini yapmayı uygun görmüyordu. Şans eseri, diğer yakada oturan bir arkadaşımı gördüm ve çok şaşırdım. Keşke sesime bir filtre koysam da çevremdeki arkadaşlarım beni duysaydı dedim. Ertesi gün bir başka arkadaşım köpeğini kaybetmiş ve bana şimdi herkes şöyle bir bakınsa bulacağız onu, dedi. Acaba sesime filtre koymasam da direkt bir megafonla herkese seslensem nasıl olur diye düşündüm. Hepsinin üzerine de Twitter’da kan ihtiyacı olan bir hastahanenin paylaşımını gördüm, fakat bu ihtiyaç benden 1500km uzaktaydı. Keşke bu megafonu hastahane çevresinde kullansalar dedim ve ortağım Can ile beraber bu dijital megafonu bir mobil uygulamaya dönüştürüp insanların ceplerine sığdırdık.
ABD’deki mahalle kültürü ile Türkiye’deki kültür çok farklı mı?
Öncelikle hepimiz insanız, kültürümüz ne kadar farklı olursa olsun bazı ortak değerlere sahibiz. Örneğin, bizim yüksek lisans eğitiminde 46 farklı ülkeden arkadaşımız oldu ve fark ettiğim şey her birinin toplumsal kültürümüzün kaybolmasından şikayetçi olmasıydı. İnsanlar, daha bireysel, sosyal medya hesaplarında hayali hayatlar yaşarken kendi hayatlarını kaçırıyorlardı. Topluma ait olma hissinin kaybolmasıyla, bunu eski günlere özlem duyarak yaşamaya çalışıyorlardı. Burada, 1990’lar Türkiye’sinin mahalle kültürü var. İnsanlar göz teması kurduğunda gülümsüyor bir kere, umut veriyor, mutlu ediyor, sabahları selamlaşıyor, tanımasa bile, aynı bölgede olmanın verdiği bir ortaklık var ve bunu paylaşıyorlar. Evet, insanlar arası bir güven var, toplumuna ve mahallesine karşı kendisini sorumlu hissediyor, çöp atmıyor ve attırmıyorlar. Bu söylediklerim, şu anda ikamet ettiğimiz San Francisco Marina bölgesi için geçerli tabi ki. Lakin, bu durumun yavaş yavaş kaybolduğunu gözlemliyoruz. İnsanlar, sosyal medyalarda diğer hayatları gördükçe daha çok hırslandı ve aralarında bir yarış başlatmışlar gibi. Ülkemizde bence bu durum daha da vahim, eskiden komşuya giden tabak boş gelmezken şimdi komşumuzun adını dahi bilmiyoruz. Değerlerimizi, kültürümüzle beraber bu yapay teknolojilere, hırslara kaybediyoruz. İşte biz burada, mahalle kültürünü toplumumuza yeniden kazandırmak istiyoruz.
ABD’de herkes uygulama önemli diyor ama bir de maliyeti var. Yapmanın maliyeti yüksek mi?
Evet maalesef, uygulamadan ziyade insanların emeklerinin maliyeti oldukça yüksek. Bizim gibi projelerde süreklilik önemli olduğundan, sürekli bir maliyet ortaya çıkıyor. Aksi takdirde ürünü piyasaya sunduktan sonra geliştirmeniz maalesef mümkün değil.
İleride bu alanda başka projeleriniz var mı?
Evet var, hatta şu an Trikod Proje Yatırımları adı altında yeni bir oluşum kurduk ve projelerimizi altında topluyoruz. Trikod, aslında bünyesinde 150’den fazla yazılımcısı bulunan bir yazılım şirketi ve İzmir’in başarılı pazarlama ajansı Brainworks ile iş birliği yaparak bir girişim üretim fabrikasına dönüştü. Şimdi, kendi projelerimizi yönetirken, yeni açık fikirlere yatırım yapıyoruz ve ileride bu üretim fabrikasını ücretsiz bir girişim okuluna dönüştürmek istiyoruz.
Uygulama nasıl para kazanıyor?
Şu an uygulamamız kâr odaklı değil, daha çok sosyal yönüne ağırlık veriyoruz. Yerel yetkililer (belediye ve polis), sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler ile iş birliği yaparak ilerliyoruz. Son kullanıcıya uygulamamız tamamen ücretsiz. Yalnız dijital mahallelerimizde açılan dükkanların yaptıkları satışlardan, yakında düşük oranda komisyon alınacak.
Dünyayı değiştirmek istiyorsak o sınırların dışına çıkmalıyız diyorsunuz ama dijital ortamda artık bazı kültürler kaybedilmiyor mu?
Dünyayı değiştirmek çok iddialı bir kavram, dünya zaten her gün yeniden değişiyor ve bizler de bu değişime karşı sürekli bir direnç gösteriyoruz. Evet dijital ortamlar, sanal hayatlar kültürümüze oldukça zarar veriyor ve maalesef birbirimizin yüzlerinden çok siyah ekranlara bakar olduk. Bizler, teknolojiyi yok saymadan, insanlığın iyiliği için kullanıp bu kaybolan kültürlerimizi geri kazanmayı amaçlıyoruz. Aslında kitaplarda yazılmış birtakım kuralları takip ederek değil, kendi yolumuzu çizerek kitaplara yazılmak istiyoruz.
Küçük esnafı nasıl destekliyor uygulamanız?
Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, orta sınıf ve küçük esnafı ele alırsak nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturduklarını görebiliyoruz. Lakin, birkaç online alışveriş siteleri bu önemli kitleye büyük zarar vermekte. Bizler ise, aynı bölgedeki insanları birbirine bağladığımızda dijital bir mahalle, dijital bir şehir yarattığımızı fark ettik ve esnafımız hiçbir kira vermeden neden dijital bir dükkan açamasın dedik. Şu an, kobi ve küçük esnaflar uygulamamız üzerinden dükkanlarını ücretsiz bir şekilde açıp, satış yapabiliyorlar. Lokal gelişmeler ile global gelişimi amaçlıyoruz.
ABD’de Craigslist eskidi mi sizce? Amazon’un yükselişi oradaki marketlerin işini daha da zorlaştırdı gibi…
Craigslist’de yapılan duyurulara karşı bir güven problemi söz konusu, demode kalmış bir websitesi ve kuruluş amacına ters düşmemek için yenilikçi bir hareket getirmiyor. Tabi bu durum da kullanıcıları oradan kaçırıyor. Amazon ise insanlar için büyük kolaylık, istediğiniz şey 1-2 gün içerisinde kapınıza kadar geliyor, logosunda gösterildiği gibi A’dan Z’ye her şey. Kullanıcı yorumları ve müşteri memnuniyeti konusundaki inanılmaz hassaslık Amazon’u oldukça cazip kılıyor. Yalnız bahsettiğim üzere, lokal esnafımızı derinden etkiliyor ve böyle giderse birçok lokal dükkanın kapanacağını görebiliriz. Biz bunu engellemek istiyoruz.
Uygulamanızı şu ana kadar kaç kişi indirdi? İnsanlar uygulamadan memnun mu?
Bizim dünyanın 7 ülkesinde, toplam 75.000’i aşkın kayıtlı kullanıcımız var. Her bir bölgede başka bir amaçla kullanım olabiliyor, maksimum 5km alan sınırlaması aslında kullanıcıların birbirinden etkilenmesini de engelliyor ve böylece insanlarımız da yaratıcı kullanım alanları yaratabiliyor. Genel olarak, üniversitelerde ders notu ihtiyacından tutun kaleci arayışına kadar, çevreci bölgelerde kağıt israfının önüne geçmek için sokaklara yapıştırılan ilanların dijital versiyonları, lokal işletme duyuruları, etkinlik içi katılımcıların iletişimi, belediye ve bölge ile ilgili önemli duyurular şeklinde kullanımı çeşitlendirmek mümkün. Biz, şu anda aktif olarak görüşmeleri sürdürdüğümüz sivil toplum kuruluşları ve yerel yetkililer ile, özellikle afet bölgelerinde çevreden doktor bulma ve bunun gibi acil ihtiyaçlar üzerinde fayda sağlamak istiyoruz. Bizler için milyonlarca aktif kullanıcı yerine, kurtarılmış birkaç hayat çok daha değerli.
Türk girişimciden ABD’deki muhtar uygulaması diyebilir miyiz?
Tabi ki diyebiliriz! Yalnız, uygulamamız mahallenizde bir muhtar uygulamasıyken, okula gittiğinizde bir iletişim platformu, bir meydanda ilan panosu, bir seyahatinizde yerel insanlara yemek danışabileceğiniz soru/cevap ağına dönüşebiliyor.
Son sözünüz nedir?
Her ne kadar ülkemizden uzakta bir iş kurmuş olsam da, edindiğim tecrübeler ile beraber hepimizin borçlu olduğu topraklarımıza dönmek istiyorum. Burada öğrendiklerimizi uygulayabileceğimiz ücretsiz bir okul açma hayalim var, tabi öğrencilerin tez çalışmaları gerçek şirketler olacak. Bu yolda fayda sağlamak isteyen, ülkemizden uzakta başarıyla çalışan tüm arkadaşlarımızı ister kendi hayalleriyle ya da bizlere katılarak ülkemize katkı sağlamaya davet ediyorum.
Demirhan Erim kimdir?
1992 Ege bölgesi Altınoluk sahil kasabası doğumluyum, ailenin tek çocuğu olarak özel bir ilkokuldan sonra Heybeliada Deniz Lisesi ve akabinde Koç Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Üniversite hayatımın ilk senelerinde aile işlerimizde maddi manevi zor bir dönem geçirdik ve bu beni sahip olduğumuz maddi değerlerin bir günde elimizden gidebildiğini öğretti. Babamın, paramızı kaybedebiliriz ve yeniden kazabiliriz lakin ismini kaybedersen bir daha kazanamazsın sözü üzerine, hiçbir zaman doğrudan şaşmadan benden alınamayacak olan vicdanım (ilişkilerim, inancım) ve aklım (eğitimim, tecrübelerim) üzerine kendimi geliştirmeye başladım. Üniversite yıllarımda IBM, OMV Petrol Ofisi ve Mercedes gibi şirketlerde çalıştım, oyunculuk/modellik yaptım ve çeşitli organizasyonlar düzenledim.
Üniversitenin ilk yıllarında başladığımız projemiz uLouder, 2016 yılında Amerika’da bir şirkete dönüştü ve 2017 yılında yatırım turunu tamamladı. Bununla birlikte faal olan Trikod adında bir yazılım şirketim var, ve bu şirketler dışında mermer ve hizmet sektöründe ürüne dönüşmüş, pazarda yer edinmiş iki farklı girişimim daha oldu (glimcube.com ve halleder.com). Eşim Seray ile 2018 yılında İstanbul’da evlenip, Boston’da başladığımız yüksek lisans eğitimimizi San Francisco’da tamamladık ve şu anda halen aynı bölgede ikamet etmekteyiz.