Bugünlerde Türkiye’de gündem oluşturan Türkçe Olimpiyatları’nın Amerika ayağı Mayıs ayında yapıldı. Öğrencilerimiz yarıştı; kaza-nanlar Türkiye’deki finale gönderildi. Bu sene bazı işlerim sebebiyle jüride görev alamadım. Jüride yer alan dört dostuma hangi şiirlerin okunduğunu, hangi şiirin kazandığını sordum. Ayrı ayrı zamanlarda, farklı yerlerde sordum. Dördü de isim veremedi! Dinleyici olsalardı kabul, ama jüri üyesiydiler. Bir yarışmada yarışmacılara oy vermiş jüri hangi şiirin kazandığını nasıl hatırlayamaz? Hangi şiirlerin okunduğunu bir yana bırakın, hangi şiirin birinci olduğunu bile hatırlayamadılar. Konuştuğum jüri üyesi dostların herbiri şuurlu, iyi eğitimli, kıymetli isimler. Onları asla kayıtsızlıkla, umursamazlıkla, dikkatsizlikle suçlayamam.
Aralarından biri dedi ki: “Şiir seçimleri iyi olmuyor. Galiba Türkçe öğretmenlerinin şiir kültürleri geniş değil!”
Bu cümle beni yaraladı.
Öyle mi? Mesele bu mu? Çok üzülürüm, yanarım. Şiir kültürü geniş olmayan bir Türkçe-Edebiyat öğretmeni tasavvur etmekten hicap duyarım.
Bir yıldır New Jersey’de bir faaliyet yapıyoruz: New Jersey Edebi-yat Akşamları. Bir grup gönüllü. Ayda bir, cumartesi akşamı. Türklerin en yoğun yaşadığı yerlerden biri Clifton’daki ANT Kitabevi’nin pırıl pırıl mekânında. Her ayın bir teması, konusu var. Genellikle bir şairimizi anıyoruz. Hayatından kesitler, anekdotlar anlatılıyor, şiirleri okunuyor. Bazen farklı konular da seçiliyor. Meselâ, bu senenin son programı, İstanbul üzerineydi. Prog-ramımız müzikli. Grup Yâren konuşmaların arasında o akşamın temasıyla ilgili şarkılar, türküler çalıp söylüyor. Keyboard filân değil; ud, bağlama, kudüm, bazen misafir sanatkârlar da oluyor, kanun, gitar… Yani hem saz, hem söz gecesi…
Çaylar da şirketten!
Ve sevgili öğretmenler! New Jersey’deki Türk okullarının sevgili Türkçe-Edebiyat öğretmenleri! Bir yıldır devam eden bu faaliyetimizde sizlerden hiç birini görmedik. Beklerdik ki her ayki programımıza gelesiniz. Katkıda bulunasınız. Bazen dinleyici, bazen konuşmacı olasınız. Öğrencilerinizi de beraberinizde getiresiniz…
Hayır, olmadı! Gelmediniz! Bir kere bile gelmediniz! Hiçbirinizi göremedik!
Halbuki sizlerle tanışmak isterdik, buradaki Türk öğrencilerin meselelerine dair fikir alışverişi yapmak isterdik. Amerika’da yetişen yeni neslin Türkçe’yi daha iyi öğrenmesi için, sevmesi için neler yapılabileceğini tartışmak isterdik. Olmadı!
Ben sizi yetiştiren hocalarınız yaşında bir meslektaşınızım. Sormak istiyorum sevgili öğretmen arkadaşlar! Neden gelmediniz? Bir yıldır New Jersey’de, hemen yanıbaşınızda yaptığımız edebiyat akşamlarına neden iltifat etmediniz? Ayda bir defa, bir akşam ustalardan kaliteli müzik dinleyip şiirli, hikâyeli, tarihli, nükteli bir kültür programı takibetmek size zevk verirdi, diye tahmin ediyorum. Vermeliydi. Sizi temin ederim, sıkıcı olmuyor programlarımız. Zaten edebiyat rüzgârının estiği bir yerde sıkılacağınıza ihtimal veremem. Bu faaliyette “nâmevcud” oluşunuz, herhalde faaliyetimizden “bîhaber” oluşunuzdandır.
Ama… Siz bu ülkede gönüllü Türkçe neferlerisiniz. Türkçe ile ilgili yapılanlardan bîhaber de olmamalısınız.
Sizin hakkınızda “şiir kültürleri galiba yetersiz” cümlesini duymak beni çok, çok üzdü.
Alpay o meşhur şarkısında “Eylülde gel!” der. New Jersey Edebiyat Akşamları şimdi tatile girdi, eylül ayında yeni mevsime başlayacak. Sizlere “Eylülde gelin!” diyorum.
Gelin ki… tanış olalım, işi kolay kılalım!