Öğrenmek güzel bir fiil.
Bazen öğrendiklerim beni çok şaşırtıyor.
Şaşırmak her zaman güzel bir fiil değil!
Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan, TBMM eski başkanı Sayın Binali Yıldırım, başbakanken bir konuşmasında ilkokul hatırasını anlatmıştı, onu hatırladım. İlkokul öğretmeni Câzim Bey’i öğrenciler çok severlermiş, çünkü hiç ödev vermezmiş, kızmazmış filan…
Hiç ödev vermeyen öğretmeni öğrenciler sever elbet. Ama ödevsiz öğretim hayatı da olmuyor. Dünyanın hiçbir yerinde olmuyor! Az ya da çok, ev ödevi daima var.
Aklı evveller düşünmüşler, yeni bir sektör doğmuş: Ödev yapma firmaları.
Câzim Bey isterse ödev versin!
İşte öğrenip de şaşakaldığım mesele!
Öğrenciler için “hizmet” veren ödev yapma firmaları, merkezleri varmış! Aslında bir hayli zamandır varmış, ben yeni uyandım!
Bir hayli zamandır var ve kimse rahatsız değil! Acaba ben mi geri kafalı kaldım?
Gizli filan değil, bazı kitapçı vitrinlerine bile yazmışlar: “Ödev yapılır!” Hele internette, çarşaf çarşaf ilânlar… Fiyatlar uygunmuş, taksit mümkünmüş, kredi kartı geçerliymiş! Şahsî bilgiler gizli tutulacakmış.
İlkokul, ortaokul, lise ödevleri için bile reklamlar var. “Ödev hazırlamakla vakit kaybetmek istemiyorsanız….” diye başlayan ilânlar. “Zaman sizin olsun!” diyen ilânlar…Öğrenciler zamanı ne için kullanacaktır peki? Ödev hazırlamak “vakit kaybetmek” ise, öğrencinin vaktini değerlendireceği “esas” işi hangisidir? Ödev yapmak eğitim öğretimin vazgeçilmez bir parçası değil mi? Ödevsiz bir öğretim hayatı tercih edilir birşey midir?
En çok “hizmet” üniversite seviyesinde veriliyor! Projeler, performans ödevleri, tezler… Hepsi de intihal programlarından geçecek şekilde titizlikle hazırlanıyormuş. İntihal oranı tesbiti, intihal oranı düşürme, intihal düşürme fiyatı… (Sanki Fiskobirlik, kalitesine göre fındık fiyatı belirliyor!) Bunlar etraflıca yazılıp “müşteri” aydınlatılmış. Bir vakitler ayıp, suç olan intihal demek ki şimdi piyasası olan bir ticarî konu. Başlıkları gördükçe mideme bulantı giriyor: Parayla ödev yaptır, parayla tez yazdır, parayla soru çözdür, parayla makale yazdır…. Bu kadar açık ve seçik! “Kopya çekmek, kopyacılık” bile daha namuslu bir işti! En azından kopyayı şahıs emek sarfedip “kendisi” beceriyordu, şimdi parasını konuşturuyor!
Hiç ödev vermeyen öğretmeni öğrenciler sever elbet. Ama ödevsiz öğretim hayatı da olmuyor. Dünyanın hiçbir yerinde olmuyor! Az ya da çok, ev ödevi daima var.
Parayı gözden çıkaran sorularını cevaplayacak; ödevini, tezini “uzmanlara” yaptıracak. Sonra koltuğunun altına alıp okula teslim edecek. Gözden çıkaracak parası olmayan yahut bu işi gayri ahlâkî bulan, gerçekten “öğrenci, talebe” olan oturup çalışacak, kendisi yazacak. Sonra ikisi de aynı terazide tartılacak! Adalet duygunuz incinmiyor mu?
YÖK, üniversite yönetimleri, hocaları ne diyorlar bu işe merak ediyorum. Herhalde iyi bir gelişme olarak değerlendirmiyorlardır. Fakat anlaşılan o ki, önlemeye güçleri yetmiyor. Bu ödev yapma merkezleri, ilânlarıyla, reklamlarıyla ortada ama, tezi öğrencinin kendisinin mi yaptığı, oralara mı yaptırdığı kolayca anlaşılamıyor galiba. (Gizlilik esas!) O merkezleri kapatmak serbest piyasa ekonomisinde nasıl mümkün olur, bilemem. Bir yasak getirilse bile, ilânlarından “ödev” ibaresini kaldırır, “özel ders verme merkezi” olarak devam ederler. İnsanoğlu minareyi çalmaya niyetlenmeye görsün, bir kılıf mutlaka bulur! Ama birilerinin birşey demesi lâzım! O kılıfı yırtacak birileri olmalı. Genç yaşta böylesine sahteciliğe, hazırcılığa, dolandırıcılığa başlayan gençler sizi korkutmuyor mu?
Mesele, öğrencilere ilkokul çağlarından itibaren kendi emeğinin değerini öğretmek olmalı. Sorumluluk duygusu, araştırma azmi, merak etme, hayal etme, düşünme, sorgulama kaabiliyeti, el becerisi, bir ürün ortaya koyma, kendini ifade edebilme… Bunların hiç önemi yok mu?
Küçük yaşlarda haddinden fazla ödev vererek çocukları bunaltmak ve ödevleri anneye babaya yaptırma yolunu açmak da yanlıştır. (Anneye babaya yaptırmak ile onlardan yardım almak arasında ince bir çizgi var!) Başkasına -parayla olmasa bile- ödev yaptırmanın dürüst bir davranış olmadığını genç beyinlere aşılamak gerek. “Dürüst” kelimesi sözlüklerimizden çıktı mı yoksa? Hele ücret karşılığı ödev yaptırmanın ahlâkî olmadığını öğretmek gerek. Ödev veya tez denen şeyin bir angarya, bir formalite değil, öğrenmenin bir parçası olduğunu, bunu fert ancak kendisi hazırlarsa ondan bir fayda umabileceğini, üzerinde adının yazdığı ama içinde ne yazdığını, nasıl hazırlandığını bilmediği bir tezin, ödevin meslek hayatında bir işe yaramayacağını, bundan utanması gerektiğini öğretmek.
Sayın cumhurbaşkanı ne dedi geçenlerde: “Nitelikli elemana iş kesinlikle var. Nitelikli olmayanda sıkıntı var.” Parayla başkalarına ödev yaptıran, tez yazdıran gençler nitelikli eleman olur mu dersiniz?
Eğitim, ticarîleşmemesi gereken bir konuydu amma…