İran komşumuz. Ne onlar, ne biz taşınabiliriz. Tarihimiz, dini bağlarımız, milletlerimizin kardeşliği talihimizi de, kaderimizi de bağlıyor.
Türkiye, tüm uluslararası platformlarda zor zamanlar yaşayan İran’ın yanında yer alıyor. İran, fırsatını buldukça tarihsel Pers siyasetinden geri durmuyor, Türkiye’ye zarar verecek tutum ve davranışlardan sakınmıyor. Tüm bunlara rağmen Türkiye, İran’ın karşı karşıya kaldığı başta ABD amborgaları olmak üzere pek çok konuda İran’a bir çıkış yolu, nefes alanı olmak için çaba gösteriyor. İyi komşuluk da zaten böyle bir şeydir…
Mayıs ayı İran için yeni bir tarihi dönemeç. ABD’nin ambargonun kapsamı dışı tuttuğu 8 ülke bu ay itibariyle kapsam içine alınmış oluyor ve dolayısıyla İran’ın dünyaya bir damla petrol satması bile neredeyse imkansız hale geliyor.
Türkiye ABD ambargosunun haksız ve yersiz olduğunu açıkladı. İran’ın yanında yer alacağını vurguladı. Ancak yaşanan gelişmeler İran’ın artık Türkiye’nin de zorlanacağı bir uluslararası yalnızlaşma sürecine kendisini mahkum ettiğini gösteriyor.
İran, nükleer çalışmalara yeniden başlayacağını açıkladı. ABD’nin ambargoya yeniden dönüşün temelinde İran’ın nükleer anlaşması hükümlerine uymadığı ve çalışmalarını sürdürdüğü iddiaları vardı. İran bunu reddediyordu. Ama şimdi bu kararı ile ABD tarafından kendisine yöneltilen nükleer çalışmalarına son vermiş gibi görünmekle birlikte devam ettiği iddialarını bir yerde doğrulamış oluyor…
İran halkı kardeşimizdir. İran’ın yıllar boyunca uğradığı her türlü ambargo çaresiz halkı etkiliyor. Yönetimler ise halkın omuzlarında dünyaya kafa tutmaya devam ediyor…
Yanıbaşımızda tehlikeli bir nükleer güç olması bizim de işimize gelmez. Evet, dünyanın bir çok ülkesi artık nükleer güce sahip, bir de İran böyle güce sahip olsa ne olur diyenler de çıkacaktır. Sorun şu ki, İran bizim burnumuzun dibindedir. Saldırgan tavırları, islam dünyasına rejim yayma çabaları ve radikal yönleri ile nükleer güve erişen bir İran bizim için de hiç makul olmayacaktır.
Ancak, İran’ı caydırmak için tüm halkı topyekün cezalandıracak ayrıca Türkiye gibi komşularını da bu ülke ile ticari ilişkilerini kısıtlayarak zor durumda bırakacak bir yaklaşımın haklı ve mantıklı bir yanı yoktur.
Bölgemizde fanatik, radikal siyaset sadece Iran’ı egemenliği altına almış da değildir, maalesef İsrail’de aynı saldırgan ve fanatik politikacıların elinde dünyanın gerisi ile ve özellikle bölge halklarıyla kavgalı haldedir.
Türk milleti tarih boyunca Yahudi halkının gerçek dostu olmuştur; İspanya’da hayat hakkı tanınmazken de, Hitler’in soykırımı esnasında da tüm varlığı ile Yahudilere kapılarını açmış, dostluğunu göstermiştir.
Siyasetin keskin dilinin elbette ki tarih boyunca hep iyi ilişkiler içinde olduğumuz, her zaman kendimizin bir parçası gördüğümüz Yahudilere karşı kin ve nefret üretmesini asla arzu etmeyiz, bunu doğru da görmeyiz.
Ancak, aklı selim tüm Yahudilerin dünyada ve özellikle İslam dünyasında artmakta olan Yahudi karşıtlığına karşı kendi politikacılarının dil, üslup ve saldırgan tavırlarını da sorgulamaları ve fren yaptırmaya çalışmaları dünya barışı için elzemdir.
İran’a yönelik ambargo da ve İran’ın ambargoya karşı geliştirdiği bu tavırda aşırıdır. Her ikisi de dünyayı kaos ve kargaşaya götürmekten öte işe yaramayacaktır.
Dileğimiz makuliyetin hakimiyetidir.